Uygulamada Karşılaşılan Sorunlar

TEK BAŞINA GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI !

GDO sürekli söylendiği gibi yalnız Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın yaşadığı bir sorun değildir. Özellikle ülkemizde olduğu gibi konuyu YEM-MISIR-SOYA üçgeninde ele almak ve kısıtlamak son derece hatalı sonuçlar verecektir.

Gıda, tekstil, kimya gibi pek çok sektörde GDO içeren ürünlerin kullanılabileceği ve hatta kimi zaman kullanıldığı bilinen bir husustur. Bu durumda çözümün aktörleri yalnızca Bakanlık ve Türkiye Yem Sanayicileri Birliği Derneği İktisadi İşletmesi, Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçılar Birliği Derneği ve Yumurta Üreticileri Merkez Birliği olmamalıdır. Özellikle Yem Sanayicileri Birliği’ne yüklenen ve beklenen sorumluluk gerçektende ağırdı. Pozisyonun bu şekilde devamı halinde GDO yalnızca mısır ve soyanın değil, gıda ve tekstil başta olmak üzere pek çok sektörün ve daha vahimi milyonlarca insanın korkulu rüyası haline gelecektir. Bu nedenle GDO gerçeğini göz ardı etmeden uygulanabilir ve sürdürülebilir, denetim ve kontrol mekanizmasının 0 tolerans ile çalışacağı yeni bir Biyogüvenlik Kanunu’na gereksinim bulunmaktadır. Sektörün kanımızca en ivedi sorunu budur.

İTHALATÇILARIN BULAŞAN SORUNU:

İthalatta,Kurul tarafından gerekli değerlendirmeler yapılarak gıda ve yem olarak piyasaya sürülmesi uygun görülen GDO ve ürünlerinin ithaline izin verildiği bilinen bir husustur. İthal edilen üründe analiz sonucunda üründe % 0,9 ve altında GDO tespit edilmesi halinde bu durum GDO bulaşanı olarak değerlendirilmektedir. Ancak doğal olarak GDO bulaşanı olan ürünlerde bulaşan olarak tespit edilen genlerin Biyogüvenlik Kurulu tarafından onaylanmış olması zorunludur.

Ancak bir protein olan GDO’lu ürünlerin taşıma, depolama,yükleme veya diğer safhalarda bulaşması kuvvetle muhtemeldir. Bu nedenle özellikle gemi taşımacılığı yolu ile ülkemize ithal edilen ürünlerde,daha önceden başka bir ülkeye yapılan taşımada bulaştığı muhtemel onaysız genlere rastlanmakta ve ürün mahrece iade edilmektedir. İthal ürüne dayalı sektörde bu nedenle ürün sıkıntısı yaşanmakla birlikte, maliyetlerinde artacağı endişesi de yaşanmaktadır.

Bu nedenle bu önemli sorunun yasa değişikliği yolu ile çözümlenmesi zorunludur. Ancak bu durumda dahi, çözüm için ilgili tüm bakanlık ve kurumların konuya müdahil olmalıdırlar. Tüm yük ve eylem Tarım Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı ile gen başvurusunda bulunarak sorumluluk alan ve sektörün önünü açan Türkiye Yem Sanayicileri Birliği Derneği İktisadi İşletmesi Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçılar Birliği Derneği Yumurta Üreticileri Merkez Birliğine yüklenmemelidir. Özellikle Yem Sanayicileri Birliği’ne biçilen görev ve sorumluluk adaletli ve ölçülü değildir.

ONAYSIZ GDO SORUNU :

İzin verilen GDO’ların etikete yazılmaması ile onaysız GDO konusu son derece farklı iki konudur. Onaylı GDO konusunda sonuç yaptırım idari para cezasıdır. Ancak izin verilmeyen onaysız GDO içeren bir ürünün herhangi bir yerde ve zamanda tespiti bulunan yerin ve kişilerin cezalandırılmalarına yol açmaktadır. Bu tür ürünlerin kimi zaman tespitinin yapıldığı bilinen bir husustur. Bu itibarla dürüst işletme ve işleticilerin korunması için numune alma ve analiz hususlarının son derece hassasiyetle yapılması ve buna ilişkin kuralların doğru ve yeterli tespiti ile, uygulanmasının sağlanması zorunludur.

Sayısı çok olmasa da fındık kreması üretirken, soya ununda GDO bulunması, ithalat sırasında doğru yapılmayan analiz sonucu kanatlı yemdeki mısırda onaysız gen bulunması gibi bir durum, ertelenemeyecek hapis cezasını doğuracaktır.

AYNI HAMMADDENİN FARKLI SEKTÖRLERDE KISITLAMA OLMADAN YURDA GİRİŞİ :

GDO’ya ilişkin menşei istenilen bir enzimin farklı bir sektörde rahatça böyle bir belge istenmeden getirilmesi, bunun kaçakçılığa yol açabileceği açıktır.

GDO İŞLEME,ATIK,ARITIM VE İMHA KOŞULLARINA İLİŞKİN :

Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar Ve Ürünlerine Dair Yönetmelik'in İşleme ve depolama başlıklı 17.maddesinin 3.fıkrası;

(3) İlgililer, GDO ve ürünlerinden kaynaklanabilecek riskleri engellemek, insan, hayvan ve bitki sağlığı ile çevre ve biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilirliğin sağlanması amacıyla Kurul tarafından belirlenen işleme, atık, artık, arıtım ve imha koşullarının uygulandığını denetim ve kontrol sırasında Bakanlığa ibraz etmek zorundadır. şeklindedir.

Burada belirtilen " KURUL TARAFINDAN BELİRLENEN İŞLEME, ATIK, ARTIK,ARITIM VE İMHA KOŞULLARININ ne olduğu belirsiz durumdadır. Kurul'un 17-1 karar sayılı kararında( “GDO işleme, atık, artık, arıtım ve imha koşulları” ile ilgili düzenlemenin hazırlanması için oluşturulan Komitenin hazırladığı rapor görüşüldü) bir komite raporundan söz edilmektedir. Bu nedenle komitenin rapor düzenlediği belirtilen ve KURUL TARAFINDAN BELİRLENEN İŞLEME, ATIK, ARTIK, ARITIM VE İMHA KOŞULLARININ ne olduğunun tespit edilmesi son derece önemlidir.

NUMUNE ALMA SORUNLARI VE KRİTERLERİ

Öncelikle belirtmek gerekir ki numune alma hususun Biyogüvenlik Kanunun içinde düzenlenmemesi ciddi bir hatadır. Yasa koyucu numune alma hususunu yasaya koyarak numune alma işlemine verdiği önemi ortaya koymalıdır. Çünkü her türlü risk numune alma ile başlayacak veya bitecektir. Hatalı numune alımı insan, hayvan ve bitki sağlığı ile çevre ve biyolojik çeşitliliği tehdit eden en önemli unsurdur. Bu nedenle numune alımına ilişkin STANDART mutlaka belirlenmelidir. GDO denetimi için numune almanın, doping kontrolü için numune almaktan bir farkı yoktur. Hatta doğuracağı sonuçlar açısından GDO numune alınması son derece büyük zararlar doğurabileceğinden, çok daha hassas, bilimsel, teknik ve itinalı bir numune alım işlemi gerçekleştirilmelidir.

Buna ilişkin olarak denetim-kontrol, numune alma-analiz hususlarının Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar Ve Ürünlerine Dair Yönetmelik’in 22 ve 23.maddesiyle, 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda Ve Yem Kanunu’na göre yapılacağını belirtmek yeterli değildir.

Örneğin, YEMLERİN RESMÎ KONTROLÜ İÇİN NUMUNE ALIM VE ANALİZ METOTLARINA DAİR YÖNETMELİK’in 4/3 maddesi

Numune alma alet ve cihazları, numune hazırlanacak yüzeyler ve numune kaplarının temiz ve kuru olması gerekir. Yemin özelliğinin değişmemesi ve olası bulaşmanın engellenmesi amacıyla, numuneler, mümkün olan en kısa zamanda alınır ve hazırlanır ve bunun için gerekli tedbirler alınır.”Cümlesi olumsuz sonuç vermesi halinde birey ve toplum içini büyük zararlar doğurabilecek bir analiz için güvenli bir numune almayı garanti edemeyecektir.

Bu nedenle bu konuda uygulanacak standardın( TS5526 EN ISO 6497 gibi )Yönetmelik’e açıkça yazılarak, numune alma gibi hayati önem taşıyan bir işlemi, numune alan kişilerin yorum, bilgi ve yeteneklerine terk edilmemelidir. Numunenin özelliğinin değişmemesi veya bulaşmaması için gerek ve yeter kriterler mutlaka belirlenmelidir.

ANCAK numune almada dikkat edilmesi gereken ana konu özelliğinin değişmemesi veya bulaşmaması değil, UYGUN APARATLA, UYGUN MİKTARDA NUMUNENİN, ÜRÜNÜN İÇİNDE BULUNDUĞU GEMİ, KAMYON, DEPO GİBİ YERLERİN ÖZELLİĞİNE GÖRE, ALINAN NUMUNENİN, NUMUNE ALINAN YERDE BULUNAN TÜM ÜRÜNÜ TEMSİL ÖZELLİĞİNİN SAĞLANMASI ZORUNLUDUR. (10 metre derinlikteki ürünün, üst kısmından alınan numunenin tüm ürünü temsil özelliği olmayacağı gibi)

Analiz sorunlarında değinileceği gibi, ŞAHİT NUMUNE SAYISININ BİR FAZLA YAPILARAK 3. BİR ANALİZE İMKAN VERİLMESİ DE değerlendirilmesi gereken bir husustur.

Bu nedenle denetim-kontrol, numune alma-analiz kuralları Biyogüvenlik Kanunu ve dayanak yönetmeliklerde mutlaka yer almalıdır.

LABORATUVARLAR VE ANALİZ/AKREDİTASYON SORUNLARI

Sektörde en çok üzerinde tartışılan ve güvensizlik ortamının en yoğun yaşandığı müessese analizdir. Gerçekten de birinci aşama olan numune alma aşamasının % 100 güvenli olarak yapılması halinde dahi karşımıza bu kez, AKREDİTE OLMAYAN laboratuvarlar, % 200’lere varan sapmalar gösteren analiz sonuçları çıkmaktadır. Analiz güvenliği aslında bireyin ve toplumun güvenliğine doğrudan etki yapan bir aşamadır. Çünkü kanun ve yönetmeliklerin yaptırımları buna bağlı olduğu gibi, korkulan zararların doğumu veya önlenmesi de bu analize bağlıdır. Sektördeki hiç kimse analiz sonuçlarının güvenilir olduğunu beyan edememektedir. Öyle ise LABORATUVARLARIN AKREDİTASYONUNUN SAĞLANARAK analiz güvenliğinin bir nebze olsun sağlanması sağlanabilecektir.

Laboratuvar akreditasyonu bir laboratuvarın yaptığı belli test /analiz ve/veya kalibrasyonların laboratuvar tarafından belirtilen güvenilirlikte yaptığının bağımsız yetkili kuruluşlar tarafından onaylanması işlemidir.

Laboratuvar akreditasyonu teknik yeterliliğin güvenilir bir göstergesi olarak hem ulusal hem de uluslararası yüksek saygınlığı ifade eder. Laboratuvar akreditasyonu laboratuvarların yeterliliğinin resmi olarak tanınmasını sağlayarak müşterilere güvenilir deney, analiz ve kalibrasyon hizmetlerini belirleme ve seçmede kolay bir yöntem sunar.

Kamu kuruluşları ve düzenleyici makamlar bu konularda karar alırken çoğu zaman laboratuvar çalışmaları ile elde edilen sonuçlara güvenmek durumundadır. Bu noktada akredite laboratuvarları görevlendirmek, elde edilen verilerin güvenilirliğini temin eder ve alınacak kararın doğruluğuna yardımcı olur.

Eğer bir laboratuvar saygın bir akreditasyon kuruluşu tarafından akredite edilmiş ise belli deney, analiz ve ölçüm çalışmalarını bir kalite anlayışı içinde ve yeterli teknik imkan ve kapasiteleri kullanarak sonuçlandırma yeteneğine sahip olduğu tespit edilmiş demektir.

Akredite laboratuvar kullanmak, kamu kuruluşları ve resmi düzenleyicilere aşağıdaki faydaları sağlar:

  • önemli analizlerin sonuçlarını ortaya koyan verilerin güvenilirliği tesis edilir,
  • insan sağlığı ve çevre korumaya ilişkin teşhis ve hükümlerin belirsizliği azalır,
  • akreditasyon markalı deney/ölçüm raporları halkın güvenini arttırır,
  • yapılan denetimlerin kesin sonuçlara bağlanması sayesinde tekrar edilmesi gereken işlemler azalır.

Denetim ve kontrol otoritelerinin yaptıkları çalışmalarda olumlu veya olumsuz olarak tespit ettikleri hususlarda hataya düşme ihtimalleri azalır.

İşte bu yüzden laboratuvar sonuçları hatalı ve güvenilir olmayan sonuçlar doğurmaktadır.

Analiz sonuçlarına ve analizi yapan kurumlara olan güvensizliğin kısa vadede giderilmesi mümkün gözükmemektedir. Öyle ise şahit numune sayısının çoğaltarak, iki laboratuvar arasındaki çelişkinin giderilmesi için ÜST ve SON ANALİZ MERCİ/LABORATUVAR gibi görev yapabilecek, analiz sonuçları tartışılmayacak bir laboratuvarın kurulması/iyileştirilmesi gereklidir.

AB Komisyonunun 24 Haziran 2011 tarih ve (619/2011 EC) No.lu Direktifine uyumlu olarak yemlerde numune alma ve GDO analizi yapılması için, Ulusal Gıda Referans Laboratuvarı, Ankara Gıda Kontrol Laboratuvarı, İstanbul Gıda Kontrol Laboratuvarı yetkilendirilmiştir.

Bakanlığın bir soru önergesine karşı verdiği yanıtta belirttiği gibi ayrıntılı anraliz yapabilecek uluslararası standartta akredite 2 bakanlık laboratuvarı, tarama analizi(var-yok) yapabilen 7’si bakanlığa ait 28 laboratuvarın olduğu bilinmektedir. Bu beyan laboratuvarlar konusunda eksikliği ve duyarsızlığın ciddi bir ifadesidir.

YAPTIRIMLARA BİYOGÜVENLİK KURULUNUN KARAR VERMEMESİ :

GDO ile ilgili olarak öngörülen yaptırımlar ve cezaların maddi büyüklüğü ile cezai açıdan yaratacağı sonuçlar son derece ağırdır. Onlarca ton ürünün müsaderesi, toplanması vb sahibine telafisi imkansız zararlar doğurabilecek yaptırımlardır.

Bu nedenle bu konunun incelenmesi, değerlendirilmesi ve sonuçlandırılması Gıda,Tarım ve Hayvanlık İl Müdürlüklerine veya Bakanlığın bir dairesine bırakılmayacak kadar önemlidir.

Bu nedenle yasa değişikliği sırasında veya çıkarılacak yeni bir yönetmelikle, bu alanda faaliyette bulunan gerçek veya tüzel kişilerle ilgili yapılacak denetimler ile bu kişilerin ilgili mevzuat hükümlerine aykırı faaliyet ve işlemleri nedeniyle yapılacak araştırma ve soruşturmalarda uygulanacak esasların tespiti ile uygulanacak yaptırımlara KURUL tarafından karar verileceği öngörülmelidir.